7 Mayıs 2010 Cuma

Sohbet: Aşk sizi çağırdığında...

Siz mi aşkı çağırıyorsunuz?
Yoksa aşk mı sizi çağırıyor?

Aşk sizi çağırmışsa eğer, önünde durmanız mümkün müdür?
Siz aşkı çağırdığınızda aşkı yaşamanız mümkün müdür?
Ne garip değil mi? İnsan insan olduğundan bu yana aşkı aramış.
Ve her aşkı bulduğunu zanneden aşka tarif koymuş.

Eğer gerçekten aşkı yaşasaydı, onu tariflere sığdırabilir miydi insan?
Gerçekten aşkı yaşasaydı, aşkı tanımlayamazdı ki bildiği sözcüklerle.

Aşkı bedenden bedene akan arzularla yaşadığını zanneden
Tutkularını, sahiplenme isteğini aşk zanneden
aşkı tenin tenle teması zanneden
aşkı ne kadar duymuştur ki yüreğinde?

Aşk gerçekten kalpteyse (ki öyle) ihtiraslar, arzular sığar mıydı kalbe?
Eğer ihtiraslar, arzular, tutkular sığsaydı kalbe, yer kalır mıydı Tanrı sevgisine?

Aşk sizi çağırdığında ruhunuz istemiştir aşkı.
Siz aşkı çağırdığınızda kalbiniz tutkulara, arzulara yenilmiştir.

Aşk zannetmişseniz bu arzuları, tutkuları bir düşünün bakalım.
Aşk sahiplenir mi hiç bir şeyi?
Ya da aşk sahiplendirir mi kendisini?

Aşk sizi çağırdığında yemyeşil çayırlara, buz gibi sulara ve üzerinde gezineceğiniz bulutlara, vaat ettiği hiçbir şey yoktur; bedeniniz yanarken yeşil çayırlarda, serin sularda, vereceği azap gibi huzurdan başka.

Olmadık ve çevrenizce onaylanmadık bir aşk yaşıyorsa yüreğiniz ve hatta bunu kendiniz de onaylamıyorsanız…

Tüm bunlara rağmen bir nefes gibi onu hissediyorsanız her yanda, nereye baksanız onu görüyorsa gözleriniz, ne düşünseniz içinde o varsa ve ona baktığınızda kusur görmüyorsa bakışlarınız, dudaklarınız adını heceliyorsa durmaksızın, her güzelliği onunla paylaşıyorsa düşünceleriniz ve o çok uzaklardayken bile yanınızdaysa eğer... Hangi aşk sizi çağırıyor? Fark etmelisiniz!

Aşk sizi çağırmışsa, teslim olun ve bu davete gidin.
Ama uyarayım sizi, aşk sizi çağırmışsa ruhunuza vermiştir bu daveti.
Yanınıza tutkularınızı, ihtiraslarınızı ve engel tanımaz bedensel arzularınızı almayın.
Davet kalpten kalbe akmıştır ve o kalpte gerçek aşkın sahibi vardır.

İnsana duyduğumuz her aşk, aslında yaratana duyduğumuz aşktır.
Aşkın nihayetteki sahibi O’dur...

Aşk sizi davet etmişse gidin. Her şeyi bırakın ve peşinden gidin.
O sana azap gibi bir huzur sunduğunda, bil ki ruhun ruha âşıktır...

Sevişin o ruhla.
Korkmadan, beklenti duymadan ve tutkularınıza esir olmadan.

Bedenle seviştiğinde
mutlaka bir beklenti vardır coşkularında...

Mutlaka endişe vardır sarhoşluğunda...
Mutlaka korku vardır arzularında...
Mutlaka alış-veriş vardır usunda...

Ruh seviştiğinde hiç bir beklentisi olmaz
Çünkü ruh saftır, adildir, arıdır ve beklentisizdir.

Ve ruhlar aşık olduklarında
asla terk etmezler...

Sevgiyle...


Haluk Zeki ® - 2009
Not: Yazı yazarın yasal koruması altındadır. İzinsiz ve kaynak göstermeden yayınlandığı taktirde yasal işlem hakkımız saklıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder