2 Mayıs 2010 Pazar

Kader'ler kaderlerine başkaldırıyor



"Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız...
... ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen...
"Nazım Hikmet bu dizeleri yazalı yarım asırdan fazla olmuş... Bunca çaba, eğitim reformları, gayri safi milli hasılanın, kişi başına düşen dolar hesabının artışı şu bu gibi etkenleri bir çırpıda sayabilirsiniz. Gelişmişlik ölçütleriyle istatistiklere bakıp çok şeyler de söyleyebilirsiniz. Ama Diyarbakır'da gördüklerimiz gösteriyor ki, bir şey yapılacaksa elele verip yılmadan usanmadan çaba göstererek yapılacak.
AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı), KAD-ER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği) ve ERG'nin (Eğitim Reformu Girişimi) ortaklaşa düzenlediği "Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Projesi" kapsamında yapılanları yerinde görmek için Güneydoğu'dayız. Avrupa Birliği'nin de büyük destek verdiği proje Ocak 2005'te başlamış bu yılın Aralık ayında sona erecek. Üç yıllık proje için seçilen yerler de İstanbul, Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa olarak belirlenmiş. Destek veren Sivil Toplum Kuruluşları'nın bölge temsilcileri görevlileri, danışmanları (aralarında Diyarbakırlı yazar Şeyhmus Diken de var) üniversiteden akademisyenler de oradalar... Sabah başladığımız kurs gezilerini onlarla son bir değerlendirme yaparak tamamlayacağız...
Bir grup gazeteci ve STK temsilcisi Polatlar Mezrası'na doğru yola çıkıyor. 13 haneli 145 nüfuslu mezrada 15-35 yaş arası 25 kadın kursa devam ediyor... Bir grup da bir zamanlar Diyarbakır'ın gecekondu semti olan Kayapınar yolunda. Şimdilerde belde olan ve yoğun göçle nüfusu 250 bine çıkan Kayapınar'da Peyas Eğitim ve Kültür Evi'ne konuk oluyoruz.
Ortalık cıvıl cıvıl kimi kitap okuyor kimi öğretmenleriyle sohbette... Bir grup da OKS sınavına hazırlanıyor... Gençlere bilgisayar, resim, müzik, halk oyunları ve sportif alanlarda da hizmet veriliyor.Küçük bir sınıfta genç bir öğretmenin dersini dinliyoruz. Hem alfabeyi hem de kadın ve insan olarak haklarını öğreniyorlar.Okuma yazma öğretilirken kahramanlarımız olan Ali ve Ayşe burada Kader olmuş.Kader onlar için hazırlanan kitapta neler yapmıyor ki... Okuma yazmanın yansıra; Kader'le birlikte kadının bedeni üzerindeki haklarını, evlenme, boşanma, annelik, doğurmama, şiddet, miras ve seçme seçilme haklarını da öğreniyorlar...
Tedirginliklerini attıktan sonra sohbet ediyoruz. Hepsinin başı kapalı, geleneksel Güneydoğu örtüsü yok artık. Çoğu türbanlı. 12 ila 40 yaş arasındaki kadınlar kızlar anlattıkça anlatıyor. Kimi 4. sınıftan kimi babası 'kapanacaksın' dediği için okulu bırakmış. Yaşı daha büyük olanlar da yoksulluktan ve okulsuzluktan eğitim görememiş. Ama şimdi buradalar ve öğrenmek istiyorlar hem de deli gibi..Genç öğretmen sabırla anlatıyor, konu da güncel. Seçme ve seçilme. Soruyor öğrencilere: Kader muhtar olmak için ne yapmalı?..
Gözlerindeki ışıltıyla espriler yapa yapa biraz da bizleri süzerek konuşuyorlar...Peyas'tan sonra kent merkezine biraz daha yakın bir yere gidiyoruz. 1960'lardan sonra gecekondu bölgesi olan ama şimdi dev bir merkez haline gelen Bağlar'dayız. Buranın belediye başkanı da bir kadın... Kardelen Kadın Evi'nin merdivenlerini tırmanırken İstanbul'u, Ankara'yı, İzmir'i, Trabzon'u, Yozgat'ı, Erzurum'u düşünüyorum.Kadınlarımız, kızlarımız bir tek burada değil her yerde aynı sorunlarla karşı karşıyalar...
Eğitimsizlik, yoksulluk ve şiddet... İşte bu üç sorun yalnız kadınları ilgilendiriyor gibi görünse de aslında toplumu derinden yaralıyor.Kardelen daha bakımlı ve derli toplu. Her odada bir faaliyet var. Anneler, yaşlı teyzeler, genç kızlar; onlara sunulanların farkındalar ve kıymetini biliyorlar. Kiminin çocukları da yanında... Panosunda "Namus Cinayetleri ve Kadın İntiharları" başlıklı bir panelin duyurusu olan bir sınıftayız. Altında konuşmacılar, Prof. Yakın Ertürk (BM Kadınlara Karşı Şiddet Özel Rapörtörü) Prof. Nükhet Sirmen (Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü) olarak duyurulmuş.Burada da Kader başrolde. İnsan haklarını anlatıyor genç öğretmen. Yaşam, barınma, nefes alma, giyinme diye sıralıyor...
Kardelen'in sorumlusu ve Ka-Der Süpervizörü Çağlar Demirel, yaşadıkları sıkıntıları ve varılan sonuçları özetliyor... Ve sözlerin havada kalmadığın göstermek için 1. kademeyi bitirenlerle biraraya getiriyor bizi. Bir genç kız, "Ailemde herkes okudu, ben şeker hastası anneme bakmak için okuyamadım. Burada çok uygun bir ortam vardı. Çok şeyler öğrendim" diyor ve tam karşısında kucağında çocuğuyla oturan birini işaret ediyor.
Kader'in haklarını öğrenen bu kadın eşine yaptığı baskılar sonucu resmi nikah kıydırmış... Gülüyor, çok mutlu... Biri de sessizce içeri süzülüp duvar dibinde ayakta sohbeti dinliyor. Ona konuş diyorlar. Tam 13 yıl evlilikten sonra çocuğu olmadığı için terk edilmiş. Resmi nikahı olmadığı için ortada kala kalmış.Ne yapsın baba evine sığınmış. "Ah" diyor içini çekerek "Haklarımı daha önce bilseydim..."
Kadınların şimdi bir isteği var... İkinci kademeyi okumak...
Halk Eğitim'le yapılacak ikinci kademede sıkıntılar var bürokrasi aşılmaya çalışılıyor.Çünkü ikinci kadame ilkokula denk... Üçüncü kadame ise orta bölüme karşılık geliyor.Hepsini aşama aşama geçmek istiyorlar...Ancak babalar, kocalar ancak buralara güveniyor.
Kadınlar da öyle. Çünkü ocaktaki yemeği, evdeki hastayı, çocuğu ayarlayıp geliyorlar. Yani zaman problemi var.. 6 milyon kadının okuma yazma bilmediği bir ülkede projeyle 7 bin kadına ulaşılması hedefleniyor. Şiirle başladığımız yazıya Diyarbakırlı ozan Ahmed Arif'in "Anadolu" şiiriyle nokta koyalım...
"Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile.
Dayan rüsva etme beni."

PSİKOLOJİK BASKI

Ka-Der'den Çağlar Demirel'in anlattığı sevimli bir anekdotun tam sırası:25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nde bir kahvahaneye gidiyorlar. Devlet yetkilileriyle birlikte sohbet başlıyor. Erkeklere kadınların haklarını bir bir anlatıyorlar.İçlerinden biri diyor ki, "Saatlerdir bize psikolojik baskıdan söz ediyorsunuz. Peki bize yaptığınız psikolojik baskı değil mi?"

GELENEKLER VE TÖRELER

Gazi Köşkü'nden çıkıp Hevsel Bahçeleri'nin oradaki tarihi On Gözlü Köprü'nün üstünde kadim Dicle'nin Mezopotamya'ya doğru yolculuğunu seyrediyoruz. Ekipteki kadınlar dileklerini bir kağıda yazıp Dicle nehrinin sularına atıyor. 'Hani o kadar haklar hukuk falan bu ne' diyecek oluyorum ekipteki tek erkek olarak... Ka-Der Temsilcisi Çiğdem Aydın güzel bir yanıt veriyor: "Gelenekleri kadınlar korur ve sahip çıkar. Her ne kadar töre gibi kötü örnekleri olsa da bu böyle..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder