2 Mayıs 2010 Pazar

Sırrını klarnetine söyledi

Kıbrıs Barış Harekatı'nın kahramanlarından Prof. Turan Güneş var ekranda. Bülent Ecevit başbakanlığındaki hükümetin Dışişleri Bakanı. 70'li yılların ortaları daha. Avrupa'da yapılan Kıbrıs görüşmelerde uzlaşma sağlanamayınca Ankara'yı arayarak, 'Ayşe tatile çıkabilir' demişti Ecevit'e. Bu şifre Türk askeri Ada'ya çıkabilir demekti.
İşte o ciddi adam siyah beyaz ekranda keyifli bir sohbet yapıyor. Sunucu, 'Şimdi size bir şey dinleteceğiz. Bakalım tanıyacak mısınız' diyor. Bir klarnetin nağmeleri yankılanıyor arkadaki paravandan. Turan Hoca gülüyor ve hafif yana dönerek, 'Mustafa' diyor Kandıralılar gibi. Hemşehrisini tanımaz mı...
O adam Mustafa Kandıralı idi.
Ben daha küçüktüm ama o sahne hep aklımdadır bir de klarnetinin sesi... Müzik piyasasının ya da o dünyanın diliyle Unkapanı'nın Don Kişot'u Kalan Müzik'in sahibi Hasan Saltık'ın yaptığı gibi bir kitap cd var önümüzde. Bir süre önce Aşık Mahzuni Şerif'in külliyatını yayımlayan Uzelli Müzik Şirketi şimdi de Mustafa Kandıralı'yı selamlıyor. Uzun yıllardır rahatsızlığı nedeniyle klarnetinin sesini duymadığımız Mustafa Kandıralı'nın 70'li 80'li yıllara ait kayıtlarından hazırlanan 15 seçme eseri CD formatında piyasa çıktı.
Müzisyenin hayatı, eserleri, icrası, o markanın nasıl oluştuğu ve onun üzerine yorumların da bu album kitapta yer alıyor.
Mustafa Kandıralı, Melih Duygulu'nun kaleme aldığı yaşam öyküsünde 'yarım yüzyıllık yareni klarnetiyle yola çıkışını' bakın nasıl anlatıyor:
"Bir gece vakti üzerimde beyaz bir takım elbise, elimde si bemol klarnetim Kandıra'dan çıktım İzmit'e geldim. Yayan tabi... Gecenin karanlığı Allah bana cesaret verdi. İzmit'e zar zor ulaştım. Orada bir handa kaldım. Bir tarafta atlar bir tarafta insanlar yatıyor. 50 kuruş geceliği. Oradan Gebze'ye geldim, derken kendimi Haydarpaşa'da buldum. 'Heh İstanbul'a geldim dedim ben.' Oradan bir yaşlı adam dedi ki: 'Burası İstanbul değil. Buradan vapura binecek, karşıya geçecen, İstanbul orası' deyince adamcağızın sözünü dinlemekten başka çare kalmadı tabii ki... Vapura bindim, Karaköy'de indim, o zaman bilmiyorum. Allah'ım sağıma mı gideyim soluma mı gideyim' diye düşünüyorum; Necatibey Caddesi'ne doğru yürüdüm. Müzisyenler kahvesini yani esnaf kahvesini sordum. Oraya doğru gittim. Orada müzisyenlerle falan konuştum işte. Ama çocuğum, pek sahiplenmediler beni..."
Abartmıyor gerçekten çocuk 12-13 yaşlarında ama öyle bir giriş yapıyor ki müzik alemine ... Tutabilene aşkolsun. Düğünler, sirkler, hatta arada bir Malatya'da ekmek parası için yapılmış bir yıllık macera bile var. Sonra ver elini yeniden İstanbul. Onu o küçük yaşlarda yola düşüren büyük klarnet ustası Şükrü Tunar'ın yanındadır artık.
Kimlere kimlere çalmıyor ki.
Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, liste uzayıp gidiyor.
Ama varsa yoksa Zeki Müren, onunla tam 30 yıl çalışıyor.
Ama dramatik bir olaydır Zeki Müren'le onu buluşturan:
"1962 senesiydi. Şükrü Tunar, Zeki Müren Beyefendiye eşlik ediyordu. Yaz aylarıydı. Peşrev bittikten sonra Zeki Müren bir şarkıya girdi. O sırada Şükrü Tunar yere yığılıp kaldı. Üzerine beyaz bir masa örtüsü örttüler ve bir karanfil koydular. Şükrü Bey'den sonra Zeki Müren'e ben eşlik ettim. Aynı yıl küçük kızım Kısmet dünyaya geldi. Onun ismini de Zeki Müren koymuştur. Kısmeti açık olsun, etrafına kısmet dağıtsın diye..."
Bayram sabahları unutulur mu? Önce radyodan sonra da televizyondan yayılan sesler bu toprakların en güzel klarnet çalan adamı ve arkadaşlarını bize sunardı. "Şimdi Mustafa Kandıralı ve arkadaşlarından oyun havaları..."
New York New York filmine rastladım geçenlerde kanallar arasında gezinti yaparken... Liza Minelle ve Robert de Niro'nun o unutulmaz filmi bir caz güzellemesidir. Saksofoncu bir adamın tutkulu müzik aşkını anlatan filmi izlerken aklıma Mustafa Kandıralı geldi. O filmdeki gibi tutkuyla sevdiği şeyleri yapan bir adam Kandıralı. Yıllar içinde 90'ı çiftetelli ve roman havalarından oluşan 150 plak, 20'den fazla kasedi yayımlanır. Şimdi 76 yaşında, sağlık problemleri nedeniyle artık o çok sevdiği çalgıya dokunamıyor. Aktüel dergisindeki söyleşisinde arkadaşımız Göksan Göktaş'a öyle güzel anlatmış ki. O klarnetiyle geçen hayatının bir özeti sanki:"Ne sırlarım var onda bilseniz. Her şeyimi ona söyledim, ona üfledim ben. Ah bir de o anlatsa beni size...
"Eline sesine sağlık Mustafa Kandıralı... Ellerinden öperiz...



ANADOLU'NUN GIRNATACILARI...
Anadolu'daki yaygın adıyla gırnatacılardır onlar... Elazığ'da hoyrat olur, uzun havayla gözyaşı döker. Oradan Akdeniz'de yörüklerin çadırında konaklar. Sonra başını yukarı kaldırıp Ege'ye doğru yola çıkar. Orada bir başka çalıp söylerler. Bergama'nın bu konuda üstüne yoktur. Marmara'nın doğu tarafları ve Trakya'da baş tacıdır düğünlerin... Ama illa ki Romanlar. Klarnetin bugünkü en önemli ismi hiç kuşkusuz Hüsnü Şenlendirici. O sokakta, pavyonda, gazino sahnelerinde gezinen asi ruhlu çalgıyı yüksek sosyetenin salonlarına, Açıkhava'daki cazcılarla binlerce kişiye ve oradan da ta Amerikalar'a taşıdı. Selim Sesler'i de unutmamak lazım. Selim Sesler'in Fatih Akın'ın Köprüyü Geçmek filmindeki solosunu unutmak mümkün mü... Memleketi Keşan'daki köy düğünü ve bir meyhanedeki fasılı bir kez daha dinleyin derim...

ONUN İÇİN SÖYLENENLER...

Müzeyyen Senar (TSM Sanatçısı): Biz Kandıralı'yla hem gazinolarda çalıştık, hem de plaklarda refakat etti bana. Mesleğine bağlı, disiplinli bir arkadaşımızdır. Oturup kalkmasını bilir, güzel giyinir. Bakar kendine... Daima yüksek sanatçılara refakat etmiştir. amanında gelip herkese emsal teşkil etmiştir. Seçici olmuştur bu hususta. Sahnede ciddiyetle yapar işini ama şakacıdır aslında. Onun yaptığı taksimler insanın ruhunun derinliklerine işler. Musikiyi bilmekle kalmaz- yani repertuarı falan- onun özüne nüfuz eder.
Selim Sesler (Klarnet sanatçısı): Mustafa Kandıralı bana göre gelmiş geçmiş en büyük klarnet üstadıdır. Bizim kuşak onu dinleyerek büyüdü. Onu kendimize örnek aldık. Biz onu plaklardan, radyodan dinlerken evde çıt çıkmazdı.
Burhan Öcal (Perküsyon sanatçısı): Mustafa Kandıralı denince aklıma hep çocukluğumdaki bayram günleri gelir içime ferahlık ve coşku dolar. Sonradan bir virtüöz olduğunu anladım, Avrupa'ya gidince. Bence hala öyle ve 1 numara "Turkısh Benny Goodman" diyebilirim.
Mark Hudson (London Daily Telegraph gazetesi world müzik eleştirmeni): İtalyan besteci Donizetti, Osmanlı Saray Mızıkası'na klarneti tanıtan ilk kişidir. Ancak tanıttığı bu klarnetin, bir gün çingene ustası klarnet ustası Mustafa Kandıralı'nın "blues" parlak icrasına kavuşacağını hayal bile etmemiştir. Mustafa kandıralı son yirmi sene boyunca Türkiye'de halk arasına nadiren çıksa da hala büylük saygı ve hayranlık görüyor. Kuşkusuz onun 20. yüzyılın esas müzik dahilerinden olduğunun dünya çapında kabul edilmesi sadece zaman meselesi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder